Belleği Bölümlere Ayırmak
Kısa süreli bellek ve uzun süreli belleğin yanı sıra,
işlek bellek olarak adlandırılan başka bir bellek türünden de söz edebiliriz.
işlek bellek, okuma, ya da matematik problemi çözmek gibi hem kısa süreli, hem
de uzun süreli belleğin kullanılmasını gerektiren durumlarda kullanılır. Aslında, belleği daha
başka yönlerden de ele alabiliriz. Örneğin bisiklete binmek, durmadan değişen
yolda giderken bir yandan dengemizi korumayı, bir yandan da gerekli kas
hareketlerini anımsamayı gerektirir.
Öte yandan, sözgelimi yabancı bir dilde konuşmak, bu
dildeki sözcükleri, bunların anlamlarını ve doğru kullanımlarını anımsamayı
gerektirir. Bu tür farklı yetenekleri düzenlemeye çalışan bilim adamları, uzun süreli belleğin
tek bir işlemden oluşmadığına karar vermişler.
Açık bellek,
istemli olarak anımsanarak, sözlü olarak ifade edilebilecek anılarımızdan
oluşur. Sözgelimi, size bir dizi sözcük verilerek sizden bu sözcükleri
tekrarlamanız isteniyor. Bunu yaparken, açık belleğinizi kullanmış
oluyorsunuz.
Örtük bellek olarak sınıflandırılan bellek türü, açık beleğin karşıtıdır. Buradaki anılarımız, istemli olarak anımsanıp, sözlü
olarak ifade edilemiyor. Buradaki "anılarımız" ya da becerilerimiz,
tekrar yoluyla ve pratikle birikiyor. Örtük belleğe örnek olarak, kayak yapmak ya da bisiklete binmeyi
gösterebiliriz.
Olaysal bellek, kişinin başından geçen olaylardan ve özel durumlardan oluşur. Sözgelimi,
ilk kez Newyork’ta tiyatroya gitmiş olmak ve New York’taki Empire State
binasını görmüş olmak gibi.
İlentilendirme belleği, sembollerin yorumlanmasında ve yapılandırılmasında
kullanılan bilgilerden oluşur. Örneğin, New York’la ilgili bu tür bir anı, bu
kentin ABD’de olduğu, yüzölçümü, burada Birleşmiş Milletler binasının bulunduğu
gibi bilgilerle
ilgilidir. Kişinin New York’a yaptığı bir geziyle ilgili olmak zorunda
değildir.
Bellek, öğrenme
süreciyle yakından ilgili. Öğrenmenin belli başlı aracıysa dil. Bir Fransız
doktor olan Paul Broca,
1865 yılında
konuşma ve dil merkezlerinin beynin sol yarımküresinde bulunduğunu belirledi. O
zamandan bu yana
araştırmacılar,
hasara uğramış beyinler üzerindeki çalışmalarla duyusal ve zihinsel
fonksiyonları yöneten beyin
bölgelerinin
haritasını çıkarmaya çalışıyorlar. Bu çalışmalar sonucu beynin sol yanının, dil
öğrenme ve kullanımıyla,
sağ yarımküreninse,
sezi, soyutlama gibi konuşma dışı yeteneklerle ilgili olduğu yaygın kabul görmüşe
benziyor.
ABD’nin Iowa
Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Dr. Antonio Damasio, beyinleri çeşitli
ölçülerde hasar görmüş kişiler
üzerinde
yaptığı araştırmalar sonucu, beynin sol yarımküresinin bir haritasını çıkarmış.
Haritalarda sol yarımkürenin
ortasındaki
geniş bir bölge, konuşma seslerinin, bu seslerin anlamlı birimlere (sözcüklere)
ve takılara, bunların da
anlamlı üst
birimlere (cümlelere) çevrilmesi için gerekli gramer kurallarına ayrılmış. Bu
dil merkezini çevreleyen daha geniş bir
alandaysa, soyut kavramları, düşünceleri ve imgeleri isim ve yüklemlere dönüştüren
merkezler yer alıyor.
Araştırmalar
ayrıca sözel dil kullanımı ve öğrenimiyle ilgili alanların, okumayla da ilgili
olduğunu ortaya koymuş
görünüyor.
Bu nedenle, felç ya da baş yaralanması sonucu konuşma ve konuşulanı anlama
yeteneğini yitirmiş
hastaların, aynı zamanda okuma ve yazma
yeteneklerinin de büyük ölçüde zarar gördüğü anlaşılıyor.
0 yorum:
Yorum Gönder