Öğrenci Merkezli Yabancı Dil Eğitimi

19.4.16 0 yorum

Öğrenci merkezli eğitim, öğrencinin öğrenme sürecindeki sorumluluk ve aktivitesini öğretmenin ne yaptığından daha fazla önemseyen düşünme ve öğrenme yoludur. Öğrenci merkezli eğitim kavramıyla eğitime, öğrenmeye, öğretmeye ilişkin önemli algısal değişimler söz konusudur. “Ne öğretelim? Nasıl öğretelim? Ne ile öğretelim?” şeklindeki bakış açısından, “Ne öğrenmek ister? Öğrenmek için ne yapacak? Öğrenmesine neler yardım edebilir? Hangi derinlikte öğrendi?” şeklindeki bakış açısına dönüş, öğrenci merkezli eğitimin sonucu olarak ifade edilebilir. Bu bağlamda eğitim sisteminde tartışılan kavramlar bireysel farklılıklar, bireyin ihtiyaçları, esnek eğitim ortamı kavramları olmuştur. Öğrenci merkezli eğitim de bu kavramlara ve bunların etrafında oluşturulan tartışmalara dayalı olarak eğitim sistemlerinde değişimler önermektedir.
Geleneksel öğretim yaklaşımları, pozitivist epistemolojiye dayanır. Bu yaklaşımda bilgi ve kavramlar, bulundukları doğal bağlamdan ayrılmışlardır. Anlam, algılayandan bağımsız olarak oluşur. Tanımlanmış, dıştan gözlenebilen bir başarı vardır ve bunlar öğrenme sonucu elde edilen gözlenebilir davranışlardır. Öğrenci merkezli yaklaşım ise yapılandırmacı epistemolojiye dayanır. Bu yaklaşıma göre, bilgi ve bağlam birbirinden bağımsız, birbirinden ayrılmayacak kadar iç içedir. Anlam, birey tarafından oluşturulur ve bireye özgüdür. Doğal durumlarda gösterilebilir. Başarı ve anlamın göstergesi, yapay olmayan doğal problemlerin çözümüdür.

Derin ve yüzeysel olmak üzere iki tür öğrenmeden söz edilebilir. Yüzeysel öğrenme, kısa süreli hedeflere ulaşmak amacıyla gerçekleştirilir. Bu tür bir öğrenme sürecinde oluşan öğrenmeler daha sonra büyük oranda unutulur. Yüzeysel öğrenme sürecinde öğrenilen bilgi ile eski bilgiler arasında bağ kurulmaz ve bu bilgiler yaşamsal aktivitelerde pek kullanılmaz. Derin öğrenme ise, öğrenilmiş yapılar arasında bağlar kurulması yoluyla ve yaşamla bütünleştirilerek gerçekleştirilen öğrenmedir. Bu tür bir öğrenmede birey, daha uzun süreli hedeflere odaklanır ve öğrendiklerini yaşamsal aktivitelere aktarma hedefi güder.

Yabancı dil eğitiminde görülen sorunlardan biri de yüzeysel öğrenmelerle sınırlı kalan bir öğretimin gerçekleşiyor olmasıdır. Ders kitaplarına sıkışmış bir etkinlikler dizisi, yabancı dil eğitiminin hayatla bağını koparmaktadır. Öğretmenin en önemli hedefi kitapta yazılı etkinlikleri gerçekleştirmek şeklinde ortaya çıkmaktadır. Ders kitabının içeriğinin çocuğun yaşamını yansıtıp yansıtmamasıyla pek ilgilenilmemektedir. Yüzeysel öğrenmeye zemin hazırlayan bu öğretim şekli kısa süre sonra unutulan ve işe yaramaz bilgi yığınlarıyla yüklü bir derse dönüşebilmektedir.

Oysa dil, hayatın merkezinde yer alan önemli bir yaşamsal etkinliktir. Hayatın ayrılmaz bir parçasıdır. Yaşamda kullanılarak öğrenilir ve geliştirilir. Derin öğrenme için öğrencilerin dili kendi yaşamlarıyla bütünleştirmesi gerekir. Bunun için öğretimin ders kitabı eksenli olmaktan kurtarılması gerekmektedir. Yapılacak aktiviteler, öğrencilerin dili basit yapılarla da olsa kullanmasını sağlayıcı olmalıdır.

Öğrencilerin başka öğrenmeleriyle yeni yapıyı bütünleştirebileceği aktivitelerle derin öğrenme gerçekleşir. Bunun için öğrenme sürecinin, öğrencilerin bildikleriyle başlatılması ve bu bütünleştirmeyi sağlayacak bir organizasyonla devam etmesi gerekir. Derste gerçekleştirilecek etkinliklerin yaşamdan kesitler içerdiği oranda derin öğrenmeye zemin hazırlayacağı söylenebilir.

Yabancı dil eğitiminde verilen eğitim içeriğinin öğrencinin yaşamında yer bulamaması önemli sorunlar arasındadır. Bu durumda bireyin öğrenmesi için bir ihtiyaç oluşmamaktadır. Gerçek yaşamda bu ihtiyacı hissetmeyen öğrenci için oluşturulan yapay ihtiyaç tanımlamaları dışsal motivasyon sağlamaktadır. Merkezi sınavlar, öğretmenlerin öğretim sürecinde verdiği notlar, bu yapay ihtiyaç tanımlaması araçlarıdır. Bu tür araçlar görünürde çok katkı getirdiği izlenimi uyandırır. Öğrenenlerin çok büyük birikimler elde ettikleri gibi yanıltıcı bir görüntü sunar. Ancak sınav ertesi her şey kaybolmaya mahkûmdur. Çünkü tamamen yüzeysel öğrenme gerçekleşmiştir. Dışsal motivasyon aracı olan bu sınav günü sendromu, yüzeysel öğrenmelerle sonuçlanır. Oysa derin öğrenmenin asıl kaynağı içsel motivasyondur.
İçsel motivasyon, bireyin öğrenilmesi gerekene gerçekten ihtiyaç duyarak ve bu ihtiyacını karşılamak üzere öğrenmesini sağlar. Burada en önemli sorun, gerçek ihtiyacın öğrenen tarafından nasıl algılanacağıdır. Çünkü daha önce de belirtildiği gibi yabancı dili öğrenenin yaşamında çoğu kez doğrudan bir karşılığı bulunmamakta ve birey bu ihtiyacı hissetmemektedir. Sorunun aşılması bu noktada öğretmen becerisine ve yeterliliğine kalmaktadır. Yapacakları sınıf içi ve sınıf dışı aktivitelerle bu ihtiyacı hissetmelerini sağlayan öğretmenler, yabancı dil eğitiminde önemli başarılar yakalayabilmektedir.
Yabancı dil derslerinde monotonluk, öğrencilerin sıkılmasına ve isteksizleşmesine neden olmaktadır. Oysa keyifli ve güvenli ortamın, öğrenmenin temel tetikleyicisi olduğu vurgusu hümanist yaklaşımcılar ile beyin temelli öğrenme kuramının temel varsayımları arasında yer almakta, benzer şekilde öğrenen merkezli anlayışın dayandığı kuramların tamamında bu ilkelerden söz edilmektedir. Dil eğitiminde, bu ilkelerin uygulanması yoluyla öğretimin gerçekleştirilmesi mümkündür. Çünkü dil öğrenme ortamları, renkli ve keyifli duruma getirilmeye en müsait öğrenme ortamlarıdır. Dilin renkli dünyasını sınıfa taşımak yoluyla keyifli bir öğrenme ortamı oluşturulabilir. Bireyin özellikleri ve öğrenme biçimlerine uygun bir öğrenme ortamı da buna destek sağlayacaktır.
Öğrenme stili veya biçimi, bireyin öğrenirken kullandığı ve en fazla keyif aldığı öğrenme yolu olarak tanımlanabilir. Bireyler çok farklı yollarla öğrenebilirler. Ancak bu yollardan kendisine uygun bir veya birkaçını kullandığında verim en üst düzeye çıkabilmekte ve en fazla öğrenme hazzı duyabilmektedir. Türkiye’de bütün derslerde en önemli sorunlardan biri, monoton geçen öğrenme sürecidir. Dil dersleri de genel anlamda bu sorunun yoğun yaşandığı dersler arasındadır. Hemen her gün aynı etkinliklerin yapıldığı derslerde neredeyse öğrenenler süreci ezberlemişlerdir. “İlgili metni oku, anlamı bilinmeyen kelimeleri bul, metin sorularını cevapla, gramer kurallarına dön ve bolca gramer egzersizi yap” şeklinde kitaba bağlı yürüyen bu etkinlikler, farklı öğrenme stillerine sahip öğrenciler için bir eziyete dönüşebilmektedir. Sınıfta ortaya çıkan disiplin sorunları ve sınıf yönetimini güçleştiren etkenler de buradan kaynaklanmaktadır. Oysa yabancı dil eğitiminde renkli ve farklı etkinlikler yapılarak her öğrenenin kendi öğrenme stiliyle öğrenebildiği bir sınıf ortamı oluşturmak çok kolaydır. Çünkü dil, yaşamın her kesitiyle ve her türlü yaşamsal aktiviteyle bütünleştirilebilecek bir beceridir. Bu renkli öğrenme ortamı sağlandığında, bireyler keyif alarak ve daha yüksek bir verimle öğrenebileceklerdir.
Dilin dört temel beceriye dayalı olduğu bilinmektedir. Bunlar dinleme, konuşma, okuma ve yazma becerileridir. Dilin öğrenilme düzeyi bu becerileri edinme düzeyine bağlıdır. Dört beceriden birindeki yetersizlik, diğer becerilerin de gelişimini engeller. Sadece okuyayım, anlayayım, yazmasam da olur veya dinlemek önemli değil, konuşsam yeter gibi bir anlayışla dilin öğrenilmesi mümkün değildir. Beceriler kendi başlarına bağımsız olarak icra edilseler dahi diğer beceriler olmadan belirli bir seviyenin üzerine çıkılması mümkün olmamaktadır.
Beceri edinimi, akademik bilgi ediniminden farklı bazı özelliklere sahiptir. Beceri edinimi, bilgi temeline dayalı olmakla birlikte, bilgi, beceri sahibi olmayı garantilemez. Beceri edinimi için, bilinenlerin uygulanması ve yaşamda yerini bulması gerekir. Örneğin yazma becerisi birçok kural ve bilgiye dayalı olmakla birlikte, çok bilmenin yazar olmak için yeterli olmadığı bilinmektedir. Yazma becerisinin gelişmesinin tek yolu, çok yazmaktan geçmektedir. Bu durum araba sürmeye benzetilebilir. Çok kilometre yapmakla usta şoförlük arasında doğrusal bir ilişki olduğu söylenir. Ehliyeti alıp cebimizde taşımakla usta sürücü olmak mümkün değildir. Yazma, konuşma, okuma ve dinleme becerileri de böyledir. Yazmadıkça, konuşmadıkça, okumadıkça ve dinlemedikçe bu becerilerin gelişmesi beklenemez.
Dil eğitimindeki sorun alanlarından bir diğeri de gramere dayalı dil kalıbı eğitimidir. Aşırı doğru kullandırma hedefi ve gramatik hatalara aşırı odaklanma, motivasyonu olumsuz etkilemektedir. Oysa dil öğrenimi, hatasız cümle kurguları oluşturmakla gerçekleşmez. Birey dili öğrenirken hatalar yapar. Örneğin konuşmayı yeni öğrenen çocuğun konuşması bu özelliğiyle hepimizi keyiflendirir. Yaptığı hatalar onun öğrenmesinin basamaklarını oluşturur. Yabancı dil öğrenen yetişkin, böyle bir süreci pek kaldırmadığı gibi öğretmenin oluşturduğu aşırı katı kuralcı sınıf ortamı da bunu tetiklemektedir. Oysa kendi hatalarına gülmelerine izin ve fırsat verdiğimiz ölçüde dilin daha hızlı öğrenebileceği bilincine öğrencilerin ulaşmasına ihtiyaç vardır. Bu nedenle öğrenenlerin keyif alabilecekleri, hataların hoş karşılandığı ve doğal kabul edildiği bir öğrenme ortamı oluşturulmalıdır. Yabacı dil öğretmenlerinin en önemli sorumluluğu, bu güven ortamını oluşturmak olmalıdır. Aşırı mükemmeliyetçi, kesin kuralların ezberletilip, uygulandığı ve hataların tolere edilmediği ortamda öğrencinin kendini güvende hissetmesi ve serbestçe kendini ifade edebilmesi mümkün değildir. Hataların tolere edildiği ve normal karşılandığı, öğrenenlerin kendi hatalarını da gülümseyerek görebildikleri esnek bir öğrenme ortamına bu açıdan ihtiyaç duyulmaktadır.
Dil, bir üretim sürecidir. Birey tarafından, sürekli yeni ve bireye özgü yapıların ortaya çıkarılmasını gerektirir. Bireyin kendi dilini üretmesine zemin hazırlayacak bir eğitim anlayışı değişimi, derin öğrenme için gerekli ortamı oluşturacaktır. Yapılacak öğretim faaliyetlerinde çeşitliliği, çok doğrulu, farklılıkları destekleyen ve geliştiren bir anlayışın benimsenmesi, bu amaca hizmet edecektir.
Yabancı dil öğrenen bireylerin temel dil becerilerini kullanarak dil ürünleri ortaya koymalarına, böylece yeteneklerini sergileyebilecekleri ortamların oluşturulmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

0 yorum:

Yorum Gönder

Reklam

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı